top of page
  • Yazarın fotoğrafıMehmet Öner

Kalıcı Olarak Daha Yüksek Asgari Ücret Seviyesine Ulaşmalıyız

Güncelleme tarihi: 2 Haz 2019

Artan asgari ücret maliyeti, işverenler açısından maliyetlerin tekrar gözden geçirilmesi, maliyetlerin kurtarmadığı durumlarda ürün fiyatlarına zam, ürün fiyatlarına zam yapılamaması durumunda mevcut işin tasfiyesi ve işçi çıkartılmasına sebep oluyor. Dolayısıyla asgari ücrete bugün yapılan zam iki ay sonra fiyat artışları sebebiyle reel olarak anlamsız hale geliyor; ücretliler zamdan önceki gelir seviyesine tekrar dönüyor. Bu kısır döngü asgari ücrete ne kadar zam yapılırsa yapılsın aynı şekilde işlemeye devam ediyor.

Peki bu kısır döngüden kurtulmanın yolu yok mu? Ücretlilerin gerçek gelir seviyesini artırmanın yolu yok mu?

Konu hakkında Enerji Panorama dergisi Ocak 2019 sayısında yayınlanan yazım.




Kalıcı Olarak Daha Yüksek Asgari Ücret Seviyesine Ulaşmalıyız


Mehmet Öner

Maliye Bakanlığı Eski Baş Hesap Uzmanı

Yeminli Mali Müşavir

moner@monerymm.com


2019 yılında uygulanacak asgari ücret, asgari ücret tespit komisyonunun oybirlirliği ile aldığı karar sonucu % 26.05 gibi önemli bir oranda artırılarak net 2.020 lira oldu.

Asgari ücret artışı sadece ücretini asgari ücret seviyesinde alan 7 milyon civarındaki ücretlileri değil, nerdeyse tüm ekonomik karar alıcıları ve ekonomik kararları etkileyen bir güce sahip.

Öncelikle asgari ücrete yapılan % 26.05 zam oranı, aynı zamanda 2018 yılının kabul edilmiş enflasyon oranı gibi duruyor. Bunun sonucu olarak asgari ücret artış oranı, 2019 yılı ocak ayında maaş ve ücretlerine zam yapılacak, asgari ücretin üzerinde ücret alan tüm kesimler için de adeta “ücret artış göstergesi” olarak algılanıyor. 2019 yılı ücret artışlarını bu göstergeyi göz ardı ederek belirlemek mümkün olmayacak.

Diğer taraftan asgari ücret artışı son dönemdeki ekonomik durgunluğa bir nebze de olsa çare olacak gibi görünüyor. Araştırmalar gösteriyor ki zaten aylık kazancının tamamını harcayarak zar zor geçinen asgari ücretli çalışanların ücretlerine yapılan zammın nerdeyse tamamı harcama olarak ekonomiye geri dönüyor.

Aynı zamanda artan asgari ücret maliyeti, işverenler açısından maliyetlerin tekrar gözden geçirilmesi, maliyetlerin kurtarmadığı durumlarda ürün fiyatlarına zam, ürün fiyatlarına zam yapılamaması durumunda mevcut işin tasfiyesi ve işçi çıkartılmasına sebep oluyor. Dolayısıyla asgari ücrete bugün yapılan zam iki ay sonra fiyat artışları sebebiyle reel olarak anlamsız hale geliyor; ücretliler zamdan önceki gelir seviyesine tekrar dönüyor. Bu kısır döngü asgari ücrete ne kadar zam yapılırsa yapılsın aynı şekilde işlemeye devam ediyor.

Peki bu kısır döngüden kurtulmanın yolu yok mu? Ücretlilerin gerçek gelir seviyesini artırmanın yolu yok mu?

Var elbette. Bunun birinci yolu verimlilik artışından geçiyor. Çalışma hayatında iş verimliliğimizi ne kadar artırırsak, daha az emek harcayarak daha çok hasılat ve kar elde edersek bu kazanç sonunda ücretlilerin kazancına yansıyor.

Asgari ücreti ve daha geniş anlamda çalışan kesimin ücretlerini artırmanın ikici yolu da ülke olarak bugünkü kazancımızı oluşturan sektörlerden daha yüksek kazanç sağlayan sektörlere, katma değeri daha yüksek sektörlere geçişin başarılmasıdır. Dünyaya baktığımızda, ekonomisi yüksek katma değer sağlayan sektörlerden oluşan ülkelerde hem asgari ücret seviyesi hem de ortalama ücret seviyesi dünyanın geri kalan ülkelerinden daha yüksek.

Newyork Üniversitesi Stern School of Business Profesörü Aswath Damodaran tarafından 2018 yılında ABD’de bankacılık sektörü dışındaki 6.057 firma verileri kullanılarak yapılan araştırmada en karlı sektörler sıralaması yer alıyor. Çalışmada yer alan bankacılık ve tütün-alkol sektörleri dışındaki en yüksek net karlılık oranına sahip olan sektörler tahmin edebileceğiniz gibi internet yazılımı, yarı iletken ekipmanları, eğlence yazılımları, sistem ve uygulama yazılımları, bilgisayar ve bilgisayar parçaları, ilaç, enerji, elektrikli ev gereçleri, haberleşme ekipmanları, bilgi sistemleri, biyoteknoloji sektörleri.[1]

Eğer ülke olarak bu sektörlerden oluşan bir üretim yapısına kavuşabilirsek hem ülke olarak, hem şirketler olarak, hem de bu şirketlerde çalışan işgücü olarak daha yüksek bir gelir seviyesine kalıcı olarak ulaşmak mümkün olacak.

Asgari ücretin her artışında bazı işlerin, hatta bazı sektörlerin artık ülkemizde ekonomik olarak yapılamayacağını, veri dünya fiyatları ile satış için gereken maliyet seviyesinin mümkün olmayacağını, devamında da bu sektörlerin ülkemizden başka ülkelere taşınacağını görmemiz ve de buna çare bulmamız gerekiyor.

2015 yılında Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi ekibi olarak Afrika Enerji Zirvesi toplantılarına katılmak üzere Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’da bulunduğumuz günlerde bu konuya ilişkin enteresan bir karşılaşma yaşadık. Toplantı sonrası Türkiye Petrolleri Genel Müdür Yardımcısı Sait Kirazoğlu ile yürürken üç kişilik bir Türk grubu ile karşılaştık. Biraz konuştuktan sonra Etiyopya’da ne aradıklarını sorduk. İçlerinden biri “Ben fabrika taşıma mühendisiyim. Kayseri’deki tekstil fabrikalarını sökerek buraya getirip kuruyorum birkaç yıldır.” dedi. Bunu neden yaptıklarını sorduğumuzda da “Etiyopya’da asgari ücret 50 Dolar seviyelerinde. Türkiye’deki asgari ücret seviyesiyle, Çin’in etkisi ile oluşan dünya fiyatlarından Türkiye’de tekstil üretimi yapmak imkansız hale geldi. Çaresizlikten fabrikaları buraya taşıyoruz.” dedi.

Tekstil gibi sektörlerin Türkiye’den daha düşük ücret seviyesine sahip ülkelere göç etmesi ekonomik bir gerçeklik; bu gerçekliği kabul etmemiz ve oluşacak sorunlara çare aramamız gerekiyor. Düşük asgari ücret seviyesi ile bu sektörlerde üretimde ısrar hem ekonomik olarak mümkün değil, hem de gelinen refah seviyesinde toplumsal olarak mümkün değil. Bunun çaresi de yüksek karlı, yüksek katma değerli sektörlere geçişin hızla sağlanması. Aksi halde artan asgari ücret seviyesi daha çok işin ve sektörün Türkiye’yi terk etmesi, yapılamaz olması ve işsizliğe sebep olabilir.

[1] http://pages.stern.nyu.edu/~adamodar/New_Home_Page/datafile/margin.html

bottom of page